12 Aralık 2010 Pazar

Toprak Kokusunun Cazibesi

   Küçükken çocuklar toprak yerler. Büyükleri bunu görünce dehşete düşer. Niçinini, nedenini araştırmazlar. Oysa altında yatan nedeni araştırsalar hem kendileri, hem de çocukları kazançlı çıkacak. Tabi bu, işin zor tarafı. Ama onlar işin kolayını seçerler. Çocuğu azarlarlar. Nasihat ederler. Tehdit ederler. Olmadı döverler.
    Ben de küçükken toprak yedim. İlk gördüklerinde üç veya dört yaşlarındaydım. İlk annem görmüştü. Kızdı, bağırdı, çağırdı, götürüp ağzımı yıkadıktan sonra tehditlere başladı.
     -Babana söylersem dilini keser. Seni döver. Ağzına acı biber sürer dedi. Sonra aklına gelmiş olacak ki acı biberi getirip kendisi hemen sürdü.
      Ağzım müthiş yandı. Çocuk aklımla ne yapacağımı şaşırdım. Ağlayarak dışarı çıktım. Köyün çeşmesine koştum. Ağzıma su alıyorum, acı hafifliyor.  Suyu döküyorum tekrar yanıyor. Epey çeşme başında kaldım. Yanma hafifleyince çeşmeden ayrıldım. Anneme kinlenmiştim. Toprak yeme isteğim birken üçe katlanmıştı. Toprağı yiyeceğim ama gizlice yemeliyim, yoksa dayak var. Planlar yapmaya başladım.
    Bir gün dedemlerin harmanlarının yan duvarının dibine oturdum. Gizliden duvardan parmaklarımla kaşıdığım toprağı avucumun içinde biriktirip etrafıma bakındıktan sonra ağzıma atıyordum. Ne kadar yediğimi bilmiyorum. Ama doymuş olacağım ki oradan ayrıldım. Eve doğru giderken babamla karşılaştım. Babam yüzüme bir baktı. Bir daha dönüp baktı. Bana doğru yürümeye başladı. Ben bozuntuya vermeden, kendimden emin  ve gülerek babama doğru koştum. Tam yanyana geldik. Eğilip ağzımın kenarına baktı.
    -Vay beyefendi, sen yine toprak yemişsin ha, ağzını aç bakalım diline bakacağım dedi.
     Ağzımı açtım. Dilime bakarken eliyle dilimi tuttu ve güçlü bir şekilde dışarı doğru çekti. Dilim kökünden koptu sandım. Arkasından bir tokat patlattı. Ellibeş yaşındayım. Hala o tokat aklıma geldiğinde hem dilimim kökünde bir sızı, hem de suratımda bir acı hissederim. Ben toprağı gizlice yemiştim ama ağzımın kenarındaki bulaşığı unutmuştum ve ağır bir cezayla bedelini ödemiştim. Fakat elimde değildi. Toprağın kokusu beni deli ediyor ve yeme isteğimi dayanılmaz bir seviyeye çıkarıyordu.
     Arada sırada toprak yemeye devam ettim. Hele sıcaktan yanmış toprağa yağmur damlası düştüğünde çıkan o toprak kokusu yok mu? Beni deli ediyordu. Elim kendiliğinden toprağa gidiyor, çaktırmadan yerden aldığım toprak topaklarını ağzıma atıyordum. Ama ağzımın etrafını da temizlemeyi unutmuyordum. bu epey sürdü.
     Birgün babam tarlada kara sabanla çift sürerken kendisine ikindi vakti yemek götürdüm. Tarladan dönüş yolunda, sürülmüş tarlanın içinde yürürken  toprak bir kokuyor, deli olacağım. Oniki, onüç yaşlarındayım. Yanlışı doğruyu da bilecek yaştayım ama kendime engel olamadım. Çaktırmadan eğilip yerden toprak topakları alıp  ağzıma attım.  Sonra ağzımın kenarını bir güzel sildim. Hiç bir şey yokmuş gibi eve gittim. Kimse bir şey anlamadı. İlk kez ucuz atlatmıştım. Fakat bu bana zevk vermedi. Bir daha yememek için kendime söz verdim. Bazen canım istese de kendimle mücadele ettim. Belki beslenmemiz de biraz düzelmişti ki toprak yemekten kurtuldum, Ama toprak kokusu hala beni çıldırtıyor.
      Sonra  kendi çocuğum toprak yemeye başlayınca araştırmaya karar verdim. Araştırma sonucunda bir de baktım ki; kandaki demir ve vitamin eksikliğinden dolayı insanlarda toprak yeme isteği oluşuyormuş. Zaman  geçirmeden çocuğumu doktora götürdüm. Vitamin ve demir takviyesi yapıldı. Anında toprak yeme işi bitti.
      Keşke benim annem ile babam da beni döveceklerine, azarlayacaklarına böyle bir yolu deneselerdi.
                                                           Ali Akdoğan


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder