Ataların söylediği gibi; "Otuziki dişin arasından çıkan yalan, otuziki köyü dolanır, her köyde bir yalan eklenir. Otuzikinci köyde yalanı söyleyen de doğru diye inanır." İşte bu da böyle bir şey.
Yavuz döneminde çaldıran seferi sırasında anadoluda ve toroslarda yaşayan aleviler büyük kıyım yaşadıktan sonra kendilerini geri çekip, toplantılarını, sohbetlerini, ibadetlerini, bütün etkinliklerini gizlemeye başlamışlar.
Aleviler Cem törenlerini yapacakları zaman, cemde hizmet edilmesi için bazı görevlendirmeler yapılır. Bu görevlendirmelerden birisi de gözcülük yapılmasıdır. Gözcülük yapmakla görevlendirilen kişi; cem töreninin yapıldığı evin üstünde etrafın rahatlıkla görülebileceği bir yere çıkar ve etrafı gözler, Uzaktan gelen bir devlet görevlisi veya alevi olmayan birisinin eve doğru geldiğini görür ise içerdeki cem cemaatine haber verir. İçeridekiler de ceme ara verip sanki hiç bir şey yokmuş gibi herkes başka konulardan konuşmaya başlar. Bu yakalanıp içeri atılmamak için alınan bir tedbirdir. Bu iş bazen de yanan lambayı söndürüp karartma uygulamakla yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde de "Tekke ve Zaviye"lerin kapatılmasından sonra aynı baskılar devam etmiş. Aleviler de aynı tedbirleri almaya devam etmişler.
İşte bu olayı çarpıtarak anlatan bir yalancı; yıllarca bu toplumun akıllılarını, delilerini, bizi yönettiklerini sanan yöneticilerini, kendini bilim adamı olarak tanıtıp toplumun önüne binbir edayla çıkıp ahkam kesenleri, bir çok kendini din adamı sanan sözüm ona din adamlarını inandırmış. Hala bunu değişik şekillerde anlatanlar var. Geçenlerde televizyon kanalının birinde, araştırmacı gazeteci olduğunu söyleyen birisi; "Şah İsmail ile Müsaibi, bir mum yakmışlar. Mumun ışığında samah dönmeye başlamışlar ve mum sönünceye kadar samaha devam etmişler." işte mum söndü budur diyor. Bu mantıklı gibi görünse de ben alevi birisi olarak kendi yaşantımdan anlatıyorum. Benim anlattığım yaşanmış olduğu için; gazetecinin anlattığı rivayetten daha inandırıcı olması gerekmez mi?
Gerçi biz ne dersek diyelim insanlar inanmak istediklerine inanmaya devam ederler. Alışkanlıklardan vazgeçmek çok da kolay değildir.
Ali Akdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder