18 Aralık 2010 Cumartesi

Öz Güven

   Bir kişi için özgüven çok önemlidir. Özgüveni olmayanın hayatta başarılı olma şansı yok denecek kadar azdır. Parayla satın alınmaz. Zorla gasbedilmesi de mümkün değildir. Büyüklerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından başarılarımızın alkışlanması veya farkına vardırılmamız kazandırır bu duyguyu bize. Sürekli başarısızlıklarımız ve eksikliklerimiz öne çıkarılırsa da aşağılık duygusu gelişir.
   Ben sekiz çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğuyum.Anne; okumaz yazmaz, baba ilkokul üçten terk, abilerim ortaokul öğrencisi, benden küçüklerin kimi ilkokulda, kimi okula gitmiyordu. Aile içinde çocukların yokluktan, kavga dövüşlerinden,  başarılarını fark ettirmelerine sıra gelmediği için, aile büyüklerimiz ancak; susun, kavga etmeyin, öte gidin demekten başka söyledikleri bir şey yoktu.
    İlk olarak  ilkokul öğretmenim Ali Aktaş tarafından bana takdir edilme duygusu hissettirildi. İlkokul beşinci sınıftaydım. Öğretmenim; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında konuşma yapacağımı ve hazırlık yapmamı istedi. O zamana kadar ilçemizde yapılan törenlerde sadece öğretmenler ve protokoldeki kişiler konuşma yapmıştı. Bu bir ilkti ve bana verilmişti. Çok gururluydum. Öyle bir konuşma hazırlamalıydım ki; o güne kadar büyüklerin yaptığı konuşmaların gerisinde kalmamalıydı.
    İyi bir radyo dinleyicisiydim. Konuşmanın bir plan dahilinde yapılması gerektiğini buradan dinlediklerimle öğrenmiştim. Günlerce kafamın içinde hazırlık yaptım. Ama kağıda hiç bir şey yazmadım. Kağıda yazarsam bakarak konuşmak zorunda kalacaktım. Bunun da hiç bir süksesi olmayacağını biliyordum. Bayrama üç gün kalmıştı. Öğretmenim öğle yemeğinden dönüşte beni çağırdı. Yanında başka öğretmenlerle okulun  balkonunda oturuyorlardı. Yanına gittim. İçerden  mikrofon istedi. Hizmetli; elinde eski bir teyp mikrofonuyla geldi. Bana mikrofonu uzatıp;
    -Haydi konuşmanı bir dinleyelim bakalım, dedi.
      Heyecandan ne yapacağımı bilemedim. Sesim kısıldı. İlk kez elime mikrofon alıyordum. Gerçi mikrofonun ucu hiç bir yere takılı değildi. Ama olsun yine de bu bir ilkti. Öğretmenim heyecanlandığımı anlayınca bana dönüp;
     -Heyecanlanma. Sen başarırsın. Sana güvenmeseydim, bu konuşmayı sana vermezdim, dedi.
      Kendimi toparladım ve konuşmaya başladım. Konuşmaya devam ederken göz ucuyla öğretmenleri izliyordum. Dinleyenlerin yüzündeki memnuniyet ve dikkatli dinleme mimikleri bana cesaret veriyordu. Hiç takılmadan konuşmayı bitirdim. Öğretmenim geldi beni alnımdan öptü ve kutladı. Diğer öğretmenlerden birisi;
      -Bu çocuk çok iyi hatip olacak, bundan iyi siyasetçi olur, deyip öğretmenimi ve beni kutladı.
      Çok sevinmiştim. Kanatlarım olsa uçacaktım. Sınıfa gittim. Kendimi önemli biri olarak görüyordum. Bir an önce ders bitsin eve gidip aileme bunları anlatayım istiyordum. Akşam oldu.  Olanları evdekilere anlattım. Sadece iyi diyebildiler. Oysa; beni öpüp kucaklasınlar, kutlasınlar istiyordum. Hevesim kursağımda kaldı.
      Bayrama bir gün kalmıştı. Akşamdan pantolonumu ütülensin diye, hafiften ıslatıp yatağımın altına attım. Çünkü evde ütü yoktu. Sabah kalktım. Pantolon jilet gibi. Elbisemi giydim. Kahvaltımı edip okula gittim. Hazırlıklar yapıldı. Sıra olduk. Okul korteji ile tören yerine gittik. Törende Konuşmalar başladı. İlk konuşmayı kaymakam Orhan Tütüncü yaptı. İkinci konuşma için beni çağırdılar. Koşarak ama gururla kürsüye gittim. Selam verdim. Konuşmaya başladım. O anda gözüm hiç kimseyi görmüyordu. Çünkü uzakta bir noktaya bakıyordum. Konuşma bitince selam verdim. Koşarak yerime giderken kaymakam beni yanına çağırdı ve alnımdan öperek kutladı. Bu duygu, hiçbir şeyle ölçülmeyecek kadar  büyüktür. Bana sanki dünyayı bağışladılar.
     Bu yaşanan gururdan sonra toplum karşısında konuşurken veya bir etkinlikte bulunurken hiç bir sıkıntı yaşamadım. Hep güvenle çıkıp verilen görevleri yerine getirdim.
    İnsanların içindeki cevheri bulup çıkarmak işte bu kadar önemlidir. İlkokul öğretmenime Allahtan rahmet dilerim. Bana böyle bir duyguyu yaşattığı için kendisine minnettarım.
                                                                    Ali Akdoğan


  
 
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder