Bugün zeytin pazarına salamura yapmak için yeşil zeytin almaya gitmiştik. Ben satıcıya biraz takılayım derken terazinin sandığın üzerinden devrilip düşeceğini hesap edemedim. Tam lafın en matrak yerinde, kasa mı oynadı? Biz mi çarptık? bilemedim. Yarım metre yüksekten ayağıma iki tane beş kilo teraziyle birlikte düştü çok canım yandı. Görünmez kaza işte. Hani tahmin edilmez ya başımıza gelen şeyler. İşte öyle bir şey.
Ben can derdindeyim, satıcı hala sandığın dibinde kalan iki kilo kadar zeytini bana satmaya çalışıyor. Adamın umurunda değil. O haldeyken bile erkeliğe halel getirmedim. Yarı topal, yarı düz yürüyerek arabaya kadar geldik. Karım ayağıma bir baktı. Aman Allah korumuş, kırılabilirdi, verilmiş sadakamız varmış, bir şey yok, biraz şişmiş, biraz da morarmış, hafiften değmiş herhalde dedi. Moralim iyi, ben de bozuntuya vermedim. Aslında çok ağrıyordu ama, hafif ağrıyor dedim.
Arabaya bindik epey bir dolaştık. Başka alışverişler yaptık. Sokakta epey bir mesafe yaya yürüdük. Topal ayakla; bir sitede satılık bir ev bakmaya gittik. Merdiven çıktım, indim. Ama ağrı azalsa da, rahatsız edici bir acı var ayak bileğimde. Şu anda bu yazıyı yazarken ayak bileğimi bir ağrı matkap gibi yavaştan, yavaştan oyuyor.
Gerçekten ucuz atlattık. Çok daha kötü şeyler olabilir, ayak tarağı kırılabilirdi. sağlık olsun bunu da atlatırız.
Ali Akdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder