2010 yılının Kasım ayında kurban bayramı hazırlıkları var. Hava çok güzel. Bu gün 14 Kasım Pazar Serkan (küçük oğlum) bugün sabah istantanbul'dan geldi. Sertaç'ı bekliyoruz.
Sertaç (büyük oğlum) pazartesi günü gece saat 23.00 da Ankara'dan geldi . Evin içi zaten bayrama döndü. Bayramın birinci günü; arkadaşlarımız İsmail bey ve Mustafa bey aileleriyle ziyaretimize geldiler. Öğleden sonra Mersin merkeze bağlı Kerimler köyü mıntıkasına pikniğe gittik. Günümüz çok iyi geçti. Bütün aile bir aradaydık. Neredeyse bir yıl olmuştu böyle birlikte olmamıştık. Bazen insan böyle buluşmaları özlüyor.
İkinci gün, daha önce ilkokulunda yedi yıla yakın okul müdürü olarak görev yaptığım Aslanköy'e gittik. Oğullarım ilkokulu orada okumuştu. Onlar içinde bir anı tazelemesi oldu. Köyün okulunu ziyaret ettik. Okulun bahçesi plansız bir şekilde, birazda hoyratça irili ufaklı yapılar yapılarak görüntüsü kirletilmiş. Bu durum bizi çok üzdü. Oysa okulun çok güzel bahçesi ve fidanlığı vardı. Köyde yapılan sulama göletini uzaktan da olsa izledik. Güzel bir görüntü oluşmuş. Köyde marketçilik yapan Yaşar Özalp'in babasının öldüğünü duyduk. Ona ve kardeşlerine başsağlığı diledik. Köyün içini dolaşırken emekli öğretmen Fatih Yıldıran'ın eşi bizi evine davet etti ve bize kahve ikram etti. Çok mutlu olduk. Bizim insanımızın kadirşinaslığını bir kez daha gördüm.
Akşam üzeri Aslanköy'den ayrıldık. Mersin'e kırk kilometre uzaklıkta, bir vadinin içine gizlenmiş harika manzarası olan Suntras köyünde bir alabalık tesisine geldik. Közde alabalık pişiriyorlar. Nefis bir balık ziyafeti. Gerçekten unutulmaz bir gün yaşadık.
Bayramın üçüncü günü Mut ilçesine bağlı Çatakbağ köyüne gittik. Mersine uzaklığı ikiyüzon kilometre. Üç saatlik yol. Arabayı Serkan kullandı. Göksu vadisi gerçekten büyüleyiciydi. Sonbaharın bütün renkleri doğayı süslüyordu. Yolun uzun olması bizi pek etkilemedi. Öğleden sonra saat 15.00 da köye vardık .Ben bu köyde 1983-1986 yılları arasında öğretmenlik yapmıştım. Aradan 27 yıl geçmesine rağmen köyde fazla bir şey değişmemişti. Sadece köye içme suyu gelmiş. Tabi bu çok büyük nimet. Ben orada çalıştığım yıllarda yarım saatlik yoldan eşek sırtında su getirip içiyorduk. O su da sağlıklı değildi. İçtiğimiz suyu Anamur'a tahlile gönderttim. Sonuç kesin içilmez (0,272 mikroorganizmalı ) gelmişti. Köye girişimizde köylülerden Mehmet Acar ve eşi bizi karşıladı. Etrafımızı çocuklar sardı. Köyün içine doğru ilerledik. Öğrencilerimi sordum çoğu evlenmiş çoluk çocuğa karışmışlardı. O sırada öğrencilerimden Kadir, köylülerden Mehmet Uğur ve hüseyin Acar ve eşi bizi karşıladı. Hüseyin'in ama doğan bir çocuğu vardı. Onu sordum. Yanımızdaymış, gösterdiler. Yirmibeş yaşında delikanlı olmuş. Su aldığımız çeşmenin durumunu görmek istediğimizi söyledik. Kadir bize rehberlik etti. Çeşmeyi uzaktan izledik. Üzerini betonla kapatmışlar ve suyunu borularla bahçelere sulama suyu olarak vermişler. Okul kapanmış. Öğrenciler taşımalı sistem kapsamında Yalnızcabağ köyüne gidiyor. Binbir emek ve çabayla yaptırdığımız okul ve lojman atıl durumda ve harabeye dönmüş. Bu bizi çok üzdü. Mehmet Acar'ın evinde çay ve yemek hazırlandı. Yemeğimizi yedik. Çayımızı içtik. Kadirin eşi Havva da benim öğrencim. Bize hizmet etti. Torun sahibi olmuşum da haberim yok diye espiri yaptım çocuklar çok mutlu oldular. Elma, üzüm, ceviz, nar ve nar ekşisinden oluşan bir hediye paketi yapmışlar. Onu da arabamıza koydular. Köyden saat l5.00 da ayrıldık. Eşim ve çocuklarım rüyada gibiydiler. ben de çok mutlu oldum. Eve geldiğimizde saat 20.30 olmuştu.
Bayramın dördüncü günü evde oturduk. Çocuklar dönüş hazırlılarına başladılar. Cumartesi günü ikisi de dönecek. Serkan akşam 20.30 da İstanbul'a, Sertaç gece saat 23.30 da Ankara'ya gidecek. Anneleri yolluk hazırlıyor. Hazırlanan ama sırası gelmediği için pişirilemeyen yemeklere üzülüyor. Çocuklar annelerini teselli ediyor.
Bugün Cumartesi. ayrılık vakti. Valizler hazırlanıyor. Hareket saati geldi. Önce Serkan'ı otogara götürdük. Onu yolculadık. Oradan bir arkadaş ziyaretine gittik. Saat 23.30 da da Sertaç'ı otogara götürüp yolculadık.
Bu bayram tam istediğimiz gibi geçti. Daha nice bayramlara...
Ali Akdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder