
Bir çoğumuz kediye sadece bir hayvan güzüyle bakarız. Bir şeyi beceremez. Aklı ermez. Becerileri sınırlıdır, gibi düşünürüz. Ben bu yazımda durumun pek de öyle olmadığını sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.
Anadolu'nun uzak bir köyünde yaşayan Şemsettin amca ve eşi Cevriye hanın; kendilerine ait köy evinde Hakkı adındaki kedileri ile birlikte yaşıyorlardı. Şemsettin amca Hakkı kediyi sevip okşadıkça, kedi mırıltılar çıkarıyor ve ona mutlu olduğunu hissettiriyordu. Sahibi de çok mutluydu. Onu evlatları gibi görüyorlardı. Mutlu mesut yaşayıp gidiyorlardı. Günler, aylar, yıllar böyle geçti.
Ne oldu bilmiyorum. Ama bir gün Cevriye hanım Hakkı'ya çok kızdı. Burnundan soluyordu. Sanırım Hakkı uygun olmayan ve evin hanımını çok kızdıracak bir yere tuvaletini yapmıştı. Cevriye hanım hemen Şemsettin amcayı bulup bağırmaya başladı.
- Ben bu pis kediyi evde istemiyorum. Evin her yerini bok götürüyor. Bunun pisliğini temizlemekten helak oldum. Bir an önce bu kedi bu evden gidecek, dedi.
Kocası çok şaşırmıştı. Kedi ilk defa böyle bir yanlış yapmıştı. Hani onu çocuklarının yerine koymuşlardı. İnsan çocuğunu hemen ilk yanlışından dolayı evden gönderir mi? diye düşündü ve;
- Olur mu hanım? O bizim evladımız gibidir, evden nasıl gönderelim? Hem nereye götüreyim? Bu bir kedi, kolay kolay pes etmez. Yolu bulur tekrar gelir, dedi.
Kadın göndermekte kararlıydı;
- Ne gelmesi be. O bir hayvan değil mi? Yolu nereden bilecek, dedi.
Şemsettin amca; kedilerin çok ferasetli hayvanlar olduğunu bir yerlerden duymuştu. Ama ne dediyse hanımına laf anlatamadı. Tam bir hafta evde kavga gürültü devam etti. Sonunda Şemsettin amca pes etti ve Hakkı paşayı evden götürmeye karar verdi. Kediyi kucağına alıp evden çıktı. Yol boyunca evladını evden uğurlar gibi, okşayarak, severek, hasret giderir gibi epey bir yol yürüdüler birlikte. Issız bir yere geldiler. Bir vadinin içinde dere kenarına bıraktı kediyi. Burada susuz da kalmaz, aç da. Kuş var. Böcek var. Avlanır, hayatına devam eder, Ben de özlersem gelir ziyaret ederim, dedi kendi kendine. İçi rahat bir şekilde oradan ayrıldı. Hakkı zaten çoktan ortalıktan kaybolmuştu.
Şemsettin amca yaptığı işin doğru olmadığını yol boyunca düşünüp üzüldü. Bir taraftan da; kedinin o ortamda hayatına devam edebileceğini düşünüp rahatladı. Akşama doğru yorgun argın eve dönen Şemsettin amca kapıdan girerken onu ara holde Hakkı kedi karşıladı. Ondan önce eve gelmişti. Karısı bağırmaya başladı;
- Sen zaten baştan kediyi götürmek istemiyordun. Bana inat ediyorsun. Senin yanında bu kedi kadar değerim yok. Yazıklar olsun sana verdiğim ömrüme. İnsan karısını bir kediye değişir mi? dedi ve ağlamaya başladı.
Şemsettin amca ne dediyse inandıramadı. Yorgunluğu da hiç hesaba alınmamıştı. Çok üzüldü ve;
-Belli bu kedi bu evde kalırsa huzurumuz kalmayacak, dedi.
Ertesi gün kediyi yine kucağına aldı. Bu sefer biraz hiddetlenmişti. Kediyi pek okşamadı. Bir an önce ondan kurtulmak istiyordu. İki üç köy geçtikten sonra yol kenarına bıraktı ve döndü. Kedi yine hemen ortadan kayboldu. Adam akşama doğru eve döndü. Yine kedi kapıda karşıladı sahibini.
Karısı yine söylenmeye başladı. Ama bu sefer çok kızmıştı Şemsettin amca.Yüksek sesle;
- Ben sana kedi ferasetli hayvandır, yolu bulup gelir demedim mi? be kadın, dedi.
Kadın da şaşkındı. Kedinin yolu bulup geldiğine inanmıştı. Ama yine de bu evden gitmeliydi bu kedi.
Kedi ertesi gün daha uzak bir yere ve ormanlık bir alana götürüldü. Ormanın derinliklerine kadar götürdü Şemsettin amca. Artık yolu çıkaramaz dedi ve kediyi bıraktı. Kedi iki dakikada gözden kayboldu. Şemsettin amca ormanda gezinmeye başladı. Yolunu bulamıyordu. Akşam olmak üzereydi. Ormanlık alan, kendi dışındaki alana göre çok daha karanlıktı. Çaresiz cep telefonuyla karısını aradı ve kedinin eve dönüp dönmediğini sordu. Kedinin eve döndüğü cevabını alınca karısına;
- Söyle o kediye gelsin beni alsın buradan, yoksa ben ormanda kayboldum eve gelemeyeceğim, dedi.
O geceyi ormanda geçiren Şemsettin amca ertesi gün döne döne ormandan çıkmayı başardı. Yine gün akşama dönmek üzereydi. Eve bitkin bir halde döndü. Odaya geçip bir yer minderinin üstüne oturdu. Ayakları şişmişti yol yürümekten. Yorgun gözlerle odanın içine bir göz attı. Hakkı kedi tam karşısına geçip bir minderin üstüne yan yatmış patilerini yalayarak temizlik yapıyordu. O hareketiyle Şemsettin amcaya nispet yapar gibiydi. En azından sahibi öyle yorumluyordu o hareketi. Yerden aldığı terliği kediye fırlattı. Kedi odayı terk etti. Ama o evde onlarla birlikte yaşamaya devam etti. Sonunda pes eden Cevriye hanım oldu.
Kedi; mücadeleyi kazandığının bilincindeymiş gibi evin içinde muzaffer bir komutan edasıyla daha bir gururlu dolaşıyordu.
Ali Akdoğan