1968 yılında Ortaokul ikinci sınıftayken Yatılı okul sınavını kazandım ve Bingöl Lisesinin ortaokul bölümünde yatılı öğrenci olarak okumak üzere Bingöl'e gittim. Geldiğim yer aile ortamından daha modern bir yerdi. Düzenli bir yaşam ortamıyla ilk kez tanışıyordum. Çünkü;evimiz ilçe merkezinde olmasına rağmen sıradan bir köy evinden farksızdı. Yani; suyu akan sifonu olan bağımsız bir tuvaleti yoktu. Ortama alışmak uzun sürdü.
Bir gün tuvalette ihtiyacımı giderdikten sonra kafamı kaldırıp yukarı baktım. Tuvaletin içini inceliyordum. Yukarıda duvara asılı bir beyaz kutu ve onun kenarından aşağıya sarkan bir zincir gördüm. Adının sifon olduğunu sonradan öğrendiğim teknoloji ile ilk tanışmamdı bu. Sifonun kenarından aşağıya sarkan zincirin ucunda tokmağa benzer bir tutamaç görünüyordu. Sallanan tutamağı tutup incelemeye başladım. Ne işe yaradığını çözmeye çalışıyordum. Elimdeki tutamağı aşağı doğru çektim. Çok kuvvetli çektiğimi fark edememiştim. neredeyse yukarıda asılı duran su kutusu yerinden sökülüp yere düşecekti. Borudan aşağıya faş diye bir sesle su akmaya başladı. Tuvaletin içine, kovadan boşalırcasına su akıyordu. Çok su akınca, koktum.
- Herhalde bozuldu dedim.kendi kendime.
Bekledim bir türlü su kesilmiyordu. Okulun su kutusunu bozdum. Beni okuldan atacaklar diye çok korktum. Neyse ki; sonra akan su durdu. Bu sefer de yukarıda asılı duran kutuya su dolmaya başladı. Doluncaya kadar bekledim. Su sesi kesilince içime bir rahatlama geldi. Tek sevincim su kutusu bozulmamıştı.
Ama bu nasıl bir sistemdi. Su akıyor, kendi kendine kesiliyor ve boşalan depo tekrar doluyor. Depoyu dolduran musluk kendi kendine suyu kesiyor. Depoya dolan su yukarıda yeni kullanım için hazırda bekliyor. diye merak etmeye başladım.
İpi bir daha ama bu kez yavaş çektim. Yine faş diye bir sesle su akmaya başladı. Akan su tuvaletin içini yıkadıktan sonra tahliyeden boşalıp gitti. Yine su dolmaya başladı ve bir süre sora ses kesildi. Bunu bir kaç kez yaptıktan sonra kendime geldim. Bunun bir oyun aracı olmadığını, akan suyun boşa gittiğini düşündüm. Tuvaletten çıktım. Hızlı adımlarla okulun bahçesinde gezinen, sohbet eden arkadaşlarımın yanına gittim. Onlara bazı şeyler sormak istiyordum. Ama beni bilgisiz, cahil olarak tanısınlar istemedim. Soracaklarımı içimde tutmaya karar verdim. Okula yeni gelmiştik. Yeni tanışıyorduk. Hiç gerek yok dedim. Kafamın içindeki sorular beni rahat bırakmıyordu.
Bir gün okulun hizmetlisine aklımdan geçen soruları sordum. O da gayet güzel cevapladı.
Kutuyu gösterip,
-Bunun adı nedir? diye sordum.
Hizmetli;
- Sifon, dedi
-Ne işe yarıyor? dedim.
-Onun içine su doluyor. İpini çektiğimiz zaman içindeki su tuvalet taşını ve çevresini yıkayarak temizliyor, dedi
- O su oraya nasıl doluyor? Niye akmaya devam etmiyor? diye sorunca;
- Onlar teknik işler. Onun içinde bir takım mekanizmalar var. Ben onları sana anlatamam. Anlatsam da sen anlayamazsın. Büyüyünce öğrenirsin, dedi.
Gerçekten de büyüdükten sonra onun içindeki şamandırayı ve suyun nasıl dolup nasıl boşaldığını öğrendim. Ama yine de bana çok şey öğretmişti okulumuzun hizmetlisi. Bilgisizlikten, cahillikten kurtarmıştı.
Ali Akdoğan
,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder