Son açıklamalarla bizi yani 65 yaş üstünü eve hapsedenler aşağıya sıralayacağım düşünceleri bir dikkatlice okuyup değerlendirsinler istiyorum.
1. Biz evde virüsü beklemekten şizofren olduk. Panik atak olduk. Her üç günde bir boğazım ağrıdığında ya da göksümde bir takılma olduğunda; ben korona mı oldum ?deyip ev halkını alarma geçiriyorum. Eşim eliyle ateşimi ölçmekten yorgun düştü. Elleri ateş ölçe ölçe hasas bir ateş ölçer cihaza döndü. Artık virüsten kaçmak yük olmaya başladı. Keşke bir an önce gelse de şu mendebur virüs ne olacaksa olsa diyecek duruma geldik.
2. Evde yaşayan genç çocuklarımızla papaz olmaya başladık. Onlar dışarı çıkmak istiyor, ben çıkmayın hastalık getirirsiniz diyorum. Aramızda sürekli bir sürtüşme var. Az kaldı. Bu virüs çocuklarımızla bizi düşman edecek.
3. Virüsle mücadele edenler bundan sonra psikolojik bozukluklarla mücadele etmek zorunda kalabilir. Bizi yönetenler Antidepresanlara ciddi bir harcamaya hazırlıklı olsun.
4. Bir de soru sorayım.
Bilim kurulunda psikolog, psikiyatır veya ruh sağlığı uzmanı yok mu? Bu uzmanlar 65 yaş üstü insanların ruh sağlığı ile ilgi hiç bir fikir beyan etmiyorlar mı? Beyan ettikleri fikirler ciddiye alınmıyorsa o kurulda ne işleri var?
5. Bir mitolojik öykü ile bitireyim.
Haşmetli bir hükümdarın kızı olur. Kız büyüdükçe güzel bir genç kız olur. Günün birinde Saray’a bir falcı gelir. Hükümdara, kızını yılan sokacak ve öldürecek der. Hükümdar denizin ortasına bir kale yaptırır ve kızını yılanlardan korumak için o kaleye gönderir. Bir gün bir üzüm sepetiyle kaleye üzüm gönderilir. Sepetin içine bir boz yılan girer ve üzümle birlikte adaya gider. Genç kızı sokup öldürür.
Bizi virüsten korumaya çalışanlar bu hikayeden ders çıkarmalı.
Duygularımı anlatmak istedim.
Herkese sağlıklı günler dilerim.
Ali AKDOĞAN