28 Aralık 2015 Pazartesi

Komşuda Kavırka Pişiyor

   2015 yılının Ağustos ayı ortalarıydı. Hava çok sıcaktı. Klimayı çalıştırmış salonda oturuyorduk. Çocuklarımız gelmişti. Çok sevinçliydik.
    Sertaç oğlumuz ve kız arkadaşı Elif; akıllı tahtaların kullanımı ile ilgili öğretmenlere seminer vermek üzere SEBİT şirketi adına görevli olarak Ankara'dan  gelmişlerdi. Serkan oğlumuz da konservatuvar mezunu ve aynı zamanda İstanbul'da bir özel okulda müzik öğretmeniydi. Yaz tatiline gelmişti.
   Hava çok sıcak olduğu için klima çalışıyordu. Oturduğumuz evimizin salonu serinlemişti. Biz de bu serinlikte oturmuş sazlı sözlü bir ortam yaratmıştık. Serkan saz çalıyor, biz de türkü söylüyorduk. Evin içi şenlik yeri gibiydi. Eşim de mutfakta çalışıyor, oradan oraya gidip geliyor, bazen de bize katılıyordu. Mutfağımız amerikan mutfak ve salon ile beraber olduğu için yemek pişerken aspiratör çalışsa bile  içeriye bazen yemek kokuları yayılabiliyordu.
      İşte bu kokulardan rahatsız olmayalım diye, eşim balkonda piknik tüpünde haşlansın diye tencerede nohut koymuş. Tüp alevi rüzgardan etkilenmesin diye önüne korunak olarak izopan panel koymuş. Öyle bir kamuflaj oluşmuş ki; uzaktan bakınca ne tüpün yandığı, ne de tencere görünmüyor- du  Bundan eşim hariç hiçbirimizin haberi yoktu. Daha sonra eşim de evdeki şenliğin havasına kapılıp balkondaki nohut haşlanan tencereyi unutmuştu. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık.
    İçeriye bazı yanık kokuları gelmeye başladı. Eşim balkona çıktı. Az sonra geri geldi.
    - Üstümüzde oturan komşulara Mut'tan misafirler geldi. Buğday kavırkası yapıyorlar. Fena koktu, dedi.
    Biz eğlenceyi kesmeden devam ettik. Koku giderek çoğaldı. Ben balkona çıktım. Etrafı koklayarak kokunun nereden geldiğini saptamaya çalıştım. Bir sonuç alamadım. Ama etrafta ağır bir yanık kokusu vardı. Evden çıktım Bahçeye indim Çöp dökme bahanesiyle bahçeden dışarı çıktım. Uzaktan binaya baktım. Herhangi bir anormallik göremedim. Eve geri döndüm. Bir süre daha  sazlı sözlü ortam devam etti. Eşim bir kez daha balkona çıktı dolanıp geri geldi. Koku giderek artıyor. Bu kez de eşimin ilginç bir açıklaması oldu.
    - Yan taraftaki inşaatlarda plastik kablo falan yakıyorlar herhalde. Bu koku etrafı batırdı, dedi.  
    Bu açıklama mantıklı gelmişti. Ama çok geçmeden klimanın çalıştığını hatırladık.. Bizim klimanın herhangi bir yerinde şase olmasın diye hepimiz aynı anda balkona fırladık. Etrafı koklayarak dolanmaya başladık. Hiç birimiz bir şey bulamadık. Eşim;
    - Çıkıp komşuların kapılarını tek, tek çalalım. Kimden geliyorsa bu yanık kokusu uyaralım. Allah korusun evin dışı köpükle yalıtımlı. Bir tutuşursa kısa sürede bütün bina yanıp küle döner, dedi.
     - Vakit gece yarısını geçmiş. Saat bir, Bu saatte kimin kapısını çalalım. Olmaz, dedim.
      Serkan koklayarak dolanmaya devam etti. Birden balkonun köşesinde durdu.    
     - Ne varsa burada var. Bütün koku buradan geliyor, dedi.
      Lambayı yakmadığımız için etrafta loş bir aydınlık vardı. İzopan panelin arkasındaki tüpün yanmakta olduğunu ve üstündeki tencereyi işte o zaman gördük. Eşim; gözleri yuvasından fırlamış, şaşkın bir vaziyette;
     - Ben bunu tüpe koyalı çok oldu. İçerideki eğlenceye kaptırdık,  unutmuşum, dedi.
     Tencerenin kapağını açtık. Kesif bir yanık kokusu etrafa yayıldı. Tencereyi Bir hışımla aldım. Çocuklar Tüpü söndürdüler. Tüpün demirden yapılmış sac  ayağı kor haline gelmişti. Balkonun ışığını yaktık. Tencerenin içindeki nohutları incelemeye başladık. Çoğu kömürleşmişti.Eşime takıldım.
     - Bu nohutları ben pazardan alıp getirdiğimde beğenmediğini söylemiştin. Bu nohut neden böyle ufak demiştin. Hatırladın mı? Yazık oldu benim ufak nohutlarıma, Sen bu nohutları yakacağına o günden karar vermişsin anlaşılan dedim.
      Hep birlikte güldük.
     Kendi halimize gülmeye başladık. İyi ki kimsenin kapısını çalmamıştık. Ama bunun  yanında yangın ihtimalini düşününce içimiz ürperdi. İyi ki kötü bir şey olmamıştı.
    Zaten çoğu ev kazaları böyle basit unutma  yada önemsemeden  yapılan işlerden kaynaklanmıyor  mu? Sakın unutmayalım.

                                                                                                            Ali AKDOĞAN