Başlıktaki cümle merhum Uğur Mumcu'ya ait. Yurdumuzda yaşıyan ve kendisini kanaat önderi sanan insanların büyük çoğunluğu başlıktaki cümlenin içeriğinde gizli olan davranışları barındırıyor. Bütün yorumlarını kin ve nefret üzerine kuranlar; akıllarının ermediği konularda yorumlar yaparak ülkemin üretken ve güzel insanlarını belli çevrelere hedef gösterdiler.
Soğuk bir Ocak ayının 24 ünde kıydılar Uğur'a. Bu ülkenin "Sakıncalı Piyadesi"ni bir hiç uğruna aldılar aramızdan. Ben haberi yarıyıl tatili nedeni ile gittiğim Elazığ'da televizyondan öğrendim. Ne çok insanın arkasından ağıtlar yakmak zorunda bırakıldık diye düşündüm. Önce inanamadım. Fakat sonra doğru olduğunu ikinci bir haber bülteninde dinledim. İçim sızladı.
-Ölümü hak edecek ne yapmıştı ki dedim kendi kendime. Ama birilerinin çıkarına dokunmuştur, çünkü araştıran ve cesurca yazan bir aydındı, dedim.
Onu öldürenler, o ölünce her şey bitecek sandılar. Oysa onun ölümü her şeyin yeniden başlangıcı oldu. Unutulmaya başlayan özgürlük, bağımsızlık, laiklik gibi sloganlar yeniden yankılanmaya başladı sokaklarda.
Ben Uğur Mumcu'yu Rabıta kitabıyla tanımıştım. Araştırmacı bir gazetecinin isteyince nasıl bilgilere ulaşabileceğini anladım o kitapla. Şimdi kendisine araştırmacı gazeteci vasfını yakıştıranlar iki cümleyi bir araya getirip yazmaya cesaret edemiyorlar. Tam da burada size; kendisine ait fikri olamadan başkalarının yönlendirmeleriyle fikir adamı olmaya çalışan gazetecilerin durumuna uyan bir hikaye yazacağım. Umarım beğenirsiniz.
Anadolunun bir köyünde yaşayan atmış yaşlarında Cimşit amca ile on yaşalarındaki oğlu Reşat; ürettikleri bazı şeyleri pazarda satıp evlerinin bazı gereksinimlerini almak için pazara gitmeye karar vermişler. Sabah kalkıp hazırlıklarını yapmışlar. Pazarda satacakları malları heybeye koymuşlar. Ahırdan boz eşeği çekip heybeyi hayvana yüklemişler. Cimşit amca da eşeğe binmiş. Yola çıkmışlar. Cimşit amca eşeğin üstünde önde, Reşat onların arkasında epey yol yürümüşler. Yolda bir köylü ile karşılaşmışlar. Selamlaşmadan sonra adam sormuş,
-Nereye gidiyorsunuz? demiş.
Cimşit;
- Pazara gidiyoruz, demiş.
Adam;
- Peki sen koca adam utanmıyor musun? Kendin eşeğe binmişsin şu çocuğu yanında yayan yapıldak yürütüyorsun, demiş.
Cemşit amca utancından yerin dibine geçmiş. Adamın söylediği doğru diyerek eşekten inmiş ve oğluna seslenerek;
- Reşat oğlum gel biraz da sen bin şu eşeğe, demiş.
Reşat eşeğe binmiş yollarına devam etmişler. Epey yol yürüdükten sonra başka bir köylü ile karşılaşmışlar. Yine selamlaşmadan sonra adam sert bir ses tonuyla;
-Yahu ataya saygı kalmamış el kadar çocuk eşeğe binmiş, yaşlı babası yanında yayan yürüyor, demiş. Yanlarından geçip gitmiş.
-Yine olmadı, demiş Cimşit amca kendi kendine.
Oğlunu da eşekten indirmiş. Eşek öde baba ile oğul arkada yayan yürümeye başlamışlar. Yolda başka bir köylü ile karşılaşmışlar. Adam gülerek alay edercesine bir ses tonuyla;
-Yahu siz manyak mısınız? Eşek önde boş yürüyor, siz de arkada yayan yürüyorsunuz, demiş.
Yine olmadı. İyisi mi ikimiz beraber binelim şu eşeğe demiş, babayla oğul.
İkisi birlikte binmiş eşeğe. O şekilde yollarına devam etmişler. Yine yolda başka bir köylü ile karşılaşmışlar. Köylü sert ve sinirli bir şekilde;
-Yahu sizde hiç insaf yok mu? İki koca adam birlikte binmişsiniz şu ağzı var dili yok zavallı hayvana, demiş. Beklemeden yanlarından geçip gitmiş.
Ne yapsalar olmuyor. Tam o sırada bir ormanın içinden geçiyorlarmış. İkisi de eşekten inmiş ve ormanın içine dalmışlar. Bir koca sırık kesip yontmuşlar. Eşeğin yanına dönmüşler. Hayvanı yere yatırmışlar. Ön ayaklarını yanyana getirip bağlamışlar. Sonra arka ayaklarını yanyana getirip bağlamışlar. Sırığı eşeğin bağlı olan ayaklarının arasından geçirip omuzlarına almışlar ve yola o şekilde devam etmişler. Kısa süre içinde pazar yerine ulaşmışlardı. Pazarın içine girer girmez bir şaşkınlık yaşanmış, orada bulunanlar bu durumu hayvan haklarına saygı olarak yorumlamışlardı. Oysa onların yolda yaşadığı serüveni bilselerdi belki de katıla katıla gülerlerdi bu duruma. Kısa süre içinde şaşkınlığı üzerinden atan pazarda bulunanlar başlamışlar bunları alkışlamaya.
Kendine ait fikri olmayanın düştüğü şaşkınlıklar ve gülünç durumlardı aslında bu yaşananlar. Günümüzde de kendini fikir beyan etmeye yeterli görenlerin pek çoğunun aslında kendilerine ait oluşmuş fikirleri yok. Kim ne derse onun peşine takılıp gidiyorlar. İşte bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların durumu bu.
Keşke Uğur Mumcu'yu hedef gösterenler ve ona kıyanlar; düşüncelerini belirtmekte ve fikir üretmekte, onun kadar cesaret gösterebilselerdi.
Ali Akdoğan