8 Haziran 2013 Cumartesi

Denizde Garip Şeyler Oluyor

    Güneyde Akdeniz'e kıyısı olan güzel kentimiz Mersin'de; öğretmen okulunda  öğrenciydim. Yıl 1973. Okulumuz denize sıfır bir mıntıkadaydı. Okulumuzun önünde denize girerdik. 
     Bir ilkbahar sabahı, sabah etüdünde sınıfımızın penceresinden denize baktım. Denize girdiğimiz alanda, kocaman siyah balıklar ikişerli gruplar halinde yarı bellerine kadar sudan dışarıya fırlayarak ileriye doğru uçar gibi tekrar denize dalıyorlardı. Daha önce böyle bir şey görmediğim için çok korktum ve tuhafıma gitti. Kendi kendime sorular sormaya başladım.
     - Bu yaklaşık iki metre boyundaki balıklara neler oluyor? Niçin Birbirlerinin üstünden atlar gibi uçarak tekrar suya dalıyorlar? Yoksa denizde bir olumsuzluk mu var? İstenmeyen bir doğa olayının habercisi miydi bu balıklar?
      Kafamın içindeki sorular uzadıkça uzadı. Sınıftaki yatılı öğrencilerin hepsi de Mersin'e; benim gibi doğu ve güneydoğu illerinden gelmişlerdi. Hiç birimizin denizdeki bu olayla ilgili en ufak bir bilgisi yoktu. Okulumuzun gündüzlü öğrencileri, yani Mersinli olan arkadaşlarımız saat sekizden sonra okulda olacak şekilde geliyorlardı. Dersimiz saat 08.30 da başlıyordu.
     Heyecanla gündüzlü arkadaşların gelmesini bekledik. Sabah kahvaltısı için çıkış zili çaldı. Etütten çıktık. Yemekhaneye doğru giderken okulun bahçesinde gördüğüm ilk gündüzlü arkadaşıma heyecanla;
     - Bugün denizde balıklar ikişerli birbirlerinin üstünden atlayarak doğudan batıya doğru gittiler. sayı olarak eli atmış çift civarındaydılar. Bu nasıl bir olay? dedim.
      Arkadaşım gülümseyerek;
     - Endişelenecek bir şey yok. Onlar yunus balıkları, sevişme dönemleri olduğu için denizde bazen böyle geçişler olur, dedi.
      Bu açıklama beni epey rahatlatmıştı. Çünkü 1971 yılı Mayıs ayında Bingöl'de öğrenciyken büyük bir deprem yaşamıştım. Bu depremden önce de garip olaylar olmuştu. Hiç rüzgar yokken bir fırtına çıkmış, ortalığı birbirine katmıştı. Arkasından Mayıs ayının 21'i olmasına rağmen hava sıcakken birden bire bir yağmur başlamış, daha sonra da ortalık buz kesmişti. Arkasından deprem Bingöl'ü yerle bir etmiş, sekiz yüzden fazla ölü, binlerce yaralı olmuştu. Şehir tam bir harabeye dönmüştü. Bu olayların etkisinde kaldığım için, bu olayı da bir şeylerin habercisi gibi düşünmüştüm.
     Kıyamet mi kopacak? Deprem mi olacak? diye korkular yaşamıştım. Bunlar benim kendi cehaletimden kaynaklanan korkularmış. Bilgilendikten sonra bu korkular yok olup gitti.
     Esas ilginçlik bir gün sonra ortaya çıktı. O yunus grubundan bir balık ölmüş, dalga o balık ölüsünü getirip bizim okulun önündeki kumsala atmıştı. Üçerli, beşerli gruplar halinde gidip balığı inceledik. ölü balığın boyu iki metre civarındaydı. O balık incelemesinden tek aklımda kalan şey, ağır bir koku. Daha sonra o balık ölüsü kumsaldan nereye kaldırıldı bilmiyorum. Ölüm sebebini sorduk. Bu konuda bilgisi olan bir arkadaşımız bazı açıklamalarda bulundu.
     -Bu balıklar sevişirken güç mücadelesi de yaparlar. Bu güç mücadelesinin sonunda bazen böyle ölümler olabiliyor. Tabiat kendi kuralını koymuş,  dengesini kurmuş, yapacak bir şey yok, dedi.
     Yeni şeyler öğreniyordum. Boşuna dememişler "Öğrenmenin yaşı yoktur". Diye. Belki biraz geç kalmıştım ama bunları yaşayarak öğrenmiştim.
                                                                 Ali Akdoğan