Eğitim; kişide davranış değişikliği yaratmak ve kişiye istendik davranışlar kazandırmak olduğuna göre, herkes tarafından önemsenmesi gereken bir iş olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Eğitimin; Okul, aile ve çevre üçlüsünün ortak çabasıyla yüceltilebileceği, bunlardan birinin bu döngüde eksik olması veya geride kalması, verimliliği olumsuz yönde etkileyeceği unutulmamalıdır. Okulda yapılan bir çalışmanın, ailede ve çevrede karşılığını bulması, başarıyı ve motivasyonu arttırır.
Eğitim mekanlarının artık dört duvarla sınırlı olmadığı, internete cep telefonlarından ulaşıldığı bir dönemde, bilginin doğru ve yararlı kullanılması için öğretmenlere ve anne-babalara çok büyük görevler düşmektedir. Teknolajinin hızlı gelişimi, hayatın giderek karmaşık hale gelmesi, insanların destek almadan sorunlarının üstesinden gelmelerini zorlaştırmaktadır. İşte bu nedenle okullarda verilmesi ekmek ve su kadar önemli bir hizmet olan okul rehberlik hizmetlerinin önemi herkes tarafından kabul edilmeli ve bu hizmetlerden eğitim-öğretimin bütün paydaşları ihtiyaç duyduklarında yararlanmalıdır. Okul yöneticileri bu hizmetin verimli sunulabilmesi için gerekli bütün önlemleri almalı, ihtiyaç duyulan mekanları hazırlamalıdır.
Anne ve babalar; çocukları onlara ihtiyaç duyduğunda, onlara herhangi bir konuda bir soru sorduğunda, yaptıkları işi bırakıp onlarla ilgilenmeyi seçmelidir. Sorulan sorunun cevabını bilmiyorsa, çocuğa; biliyormuş edasıyla yalan yanlış cevaplar vermemelidir. Unutulmamalıdır ki çocuk; aile, okul ve çevrenin ortak malıdır. Verdiğiniz yanlış cevap çocuğunuzu başkalarının yanında gülünç duruma düşürebilir. Bilmediğimiz konularda bilmediğimizi söyleme erdemi göstermeliyiz. Çocuğumuzun yanında yalancı duruma düşmekten iyidir.
Bir yere misafirliğe giderken veya eve misafir kabul ederken çocuğumuzun fikrini almak ona verilen önemi gösterir. Önemsendiğini gören veya hisseden çocuğun kişilik gelişiminin olumlu etkilendiğini unutmayalım. Ailede alınan kararlara ortak edilen çocukların kendilerine güven duyguları ve öz güvenleri gelişir.
Bir insanın; hayatındaki her şeyi bilmesi elbette beklenemez. Ancak çok şey bilmesi, artı puan olarak o kişinin hanesine yazılacaktır. Öğretmenler; teknolojiyi doğru kullanmak için gereken teknik bilgilerle donatılmalı. Öğrencileri ile birlikte kullandıkları bir programı öğrencileri kadar kullanabilecekleri bilgi ve beceri düzeyine çıkarılmalıdırlar. Bu bilgi ve becerilere sahip olmadıkları durumlarda, öğretmenin sınıf üzerindeki etkinliği azalır. Bir öğretmen için en zor durum, öğrencileri karşısında inandırıcılığını yitirmesidir.
Teknolojideki hızlı gelişim ve değişime ayak uydurabilmek için ekonomik yönden büyük bir yükün altına girilmesi gerektiğini şimdiden kabul etmemiz gerekir. Burada sözünü ettiğim gereksiz tüketime neden olan model değişikliğinden çok yazılım güncellemeleridir. Esas büyük tehlike burada. Toplumumuz ve daha çok gençliğimiz; model değişikliklerini önemseyerek gereksiz tüketime neden olmaktadır. Bunun en güzel ve çarpıcı örneği cep telefonlarında yaşanmaktadır. İşini gören alet değil cazibesi ve gösterişi yüksek olan aletler tercih edilmektedir. Bu da tüketimi gereksiz bir biçimde arttırmaktadır. Oysa biz çok zengin bir ülke değiliz. Önümüzdeki yıllarda da kaynakların verimli kullanılması hayati önem taşımaktadır. Bu korkumda yanılırsam ülkem adına sevinirim.
Teknolojiyi doğru kullanan bir toplum yaratırsak, geleceğimiz aydınlık ve güvenli olacaktır. Önemli olan bu amaca ulaşmak için herkesin çaba göstermesi....
Bu yazılanlar ışığında 2023 hedeflerimizi maddeler kalinde sıralamak istersek;
1. Ana okulu (4 - 6 yaş arası) nüfusumuzun okullaşma oranını % 80'e çıkararak duygu ve zeka gelişiminin en önemli evresini doğru yapılandırmalıyız. Şuanda yetersiz olan alt yapı ve personel ihtiyacı hızla giderilmeli.
2. Ana sınıfı (6 yaş grubu) nüfusumuzdaki okullaşma oranını %100 lere çıkarmalıyız. Arkadaş edinme, grup içinde sorumluluk alma ve liderlik vasıflarının kazanıldığı bu dönem çok önemsenmeli. Gerekli altyapılar hazırlanmalı. Yeterli sayıda personel yetiştirilmeli.
3. İlköğretimde fiziki alt yapılar geliştirilmeli;
a) İş-Teknik alanında atölyeler açılmalı, öğrencilerin el becerileri geliştirilmeli, küçük el aletlerini kullanabilme becerisi kazandırılmalı.
b) Müzik alanında öğrencilerin gelişimini sağlayan yeteneklerinin açığa çıkarmasına yardımcı olacak özel müzik sınıfları altyapısı oluşturulmalı. Her öğrencinin en az bir enstrüman çalabildiği eğitim düzeyine ulaşılmalı.
c) Beden Eğitimi derslerine gereken önem verilerek yıldız sporcular yetiştirilmesi için okullarda gerekli altyapılar oluşturulmalı.
4. Avrupa Birliği üyesi olacak bir Türkiye vatandaşının yabancı dil bilme seviyesi yükseltilmeli ve her öğrenci en az bir yabancı dili iyi derecede öğrenmiş olarak okuldan mezun olmalı. İkinci yabancı dil için altyapılar oluşturulmalı.
5. Uluslararası düzeyde denkliği kabul edilen bir eğitim modeline geçilmeli. Bu alanda arge çalışmalarına şimdiden başlanmalı.
6. Dünyadaki ilk 500 üniversite içine ülkemizden en az 20 üniversitenin girebilmesi için çaba harcanmalı ve bu başarılmalı.
7. Sınıf öğrenci mevcutları 20 ile 24 kişi arasına çekilmeli. Sınıf oturma düzenleri hilal ay biçiminde düzenlenmeli.
8. Okullarda yardımcı personel eksiklikleri hızla giderilmeli ve okullar yaşanır düzeyde temizliğe, tertip ve düzene kavuşturulmalı.
9. Eğitim çalışanlarının ekonomik durumları düzeltilmeli, bir eğitim çalışanının maaşı en az 4.000.- Evro ile Arupa'daki meslektaşlarının seviyesine çıkarılmalı.
10. Okula başlama yaşının 66 aya indirilmesinin sakıncası 1980 li yıllarda denenmiş ve başarısız olup vazgeçilmişti. Umarım bu 66 ay konusunda ilgililer fazla ısrarcı olmazlar. Çocuklarımıza yazık ederler.
Yukarıda a,b,c, maddelerinde sayılan fiziki alt yapılar geliştirilerek mesleki teknik eğitim okullarının altyapısı bu okullarda hazırlanırsa eğitimin planlanmasının daha doğru olacağı, Avrupa'daki eğitim sistemine bu sayılan etkinlikler gerçekleştirilirse ulaşılabileceği inancı taşıyorum.