18 Mart 2012 Pazar

Siz Bizi Şaşırttınız Allah Ta Sizi Şaşırtsın

    Köylü Hasan emmi oğlunu; dinini daha iyi öğrensin, daha dindar olsun diye medreseye göndermiş. Fakı olarak din eğitimine başlayan Şuayip bir iki yıl kesintisiz eğitimine devam etmiş. Hocasından el alıp köyüne dönmüş. Annesine babasına ve arkadaşlarına dini fetvalar vermeye başlamış.
    Yaz gelmiş. Babasıyla tarlaya ekin biçmeye gitmiş. Güneş epey yükselmiş. Hava oldukça sıcak. İnsanın gölgesi küçülüp boyunun yarısından bile küçük olduğu sırada Hasan emmi hacet gidermek için uygun bir yer aramış. Batıya dönüp küçük  abdest bozacakmış ki Oğlu Şuayip;
    - Baba baba ne yapıyorsun? Batıya dönülür mü? günahtır, diye seslenmiş.
    Çünkü medresede onlara yönler öğretilirken; Önümüz güney, sağımız batı, solumuz doğu, arkamız kuzey demişler. Sağımızda ve solumuzda katip melekler hayır ve şer yazarlar. Arkamızda ise koruyucu melekler var bizi görünmez kazalardan korurlar diye öğretilmiş. Bu meleklerin olduğu tarafa dönmek günahtır diye öğretilmiş.  
    Hasan emmi kuzeye dönmüş, tam işeyecekmiş ki oğlu yine seslenmiş;
    - Baba baba işerken kuzeye dönülür mü? günahtır, demiş.
    Hasan emmi çaresiz doğuya dönmüş, oğlu yine heyecanla bağırmış, günah olduğunu söyleyince, Hasan emmi düşünmüş bir kıble kaldı. Oraya da dinimizce dönülmez günahtır. En sonunda aklına sırt üstü uzanıp işemek gelmiş ve sırt üstü uzanıp havaya doğru işerken oğluna sitemli bir sesle;
   - Siz bizi şaşırttınız Allah ta sizi şaşırtsın, demiş.
    Ülkemizin eğitiminden sorumlu olanlar da önce Hasan Celal Güzel'in bakan olduğu sırada pozitif bilim olan biyoloji dersini müfredattan kaldırdılar. Dünya moleküler biyoloji ile buluşlarına devam ederken biz ağzımız açık izliyoruz. Gen haritaları ve genetik hastalıklarla ilgili buluşlarını açıkladıkları zaman vay be ne güzel buluşlar deyip alkışlıyoruz. Biz buyuz işte.
    Avni Akyol'un bakanlığı döneminde önce liselerde kredili sistem getirildi.Çok güzel bir sistem dendi. Okul müdürlerinden bu konuda raporlar istendi. Biz de raporlarımızda; alt yapı oluşturulmadan bu sistem sorunlu olur dedik. Kabul görmedi. Kütüphane yok, müzik salonu ve okuma salonları yok. Boşta kalan çocuklar kafelerde geçirmeye başladı ders aralarını. Zararlı alışkanlıklar aldı başını gitti. Hele sonra farkına varıldı vazgeçildi.
   Yine aynı bakan döneminde altı yaş gurubunu birinci sınıfa alın dediler. Biz yine raporlarımızda bu yaş grubunun matematik zeka yaşının yeterli olamayacağını söyledik. Çünkü matematiğin zeka yaşı, okuma-yazma zeka yaşına göre bir yıl geriden gelir dedik. Kabul görmedi. O çocuklar da harcandı. Okula başlayanlar okuma-yazmayı öğrendi ama matematikte kavrama yetersizliğinden okul hayatları boyunca bize beddua ettiler.
    İnsan oğlu aynı meyve gibidir. Olgunlaşmayan bir meyveyi koparıp yiyebilirsiniz ama olgun bir meyvenin tadını alamazsınız. Çocuğu da okula erken alabilirsiniz ama istediğiniz başarıya ulaştıramazsınız. Sonra da çocuğu geri zekalı olmakla suçlarsınız. Kendi suçunuzu başkasına yüklemek kadar kolay bir şey yoktur. Hele birde karşınızdaki; gücünüzün yettiği biriyse bu daha da kolay. 
    Her bakan getirdiği sistemin çok iyi olduğunu söyledi. Ama sonra öyle olmadığını görünce vazgeçti. Sıra şimdiki bakanda. Bakalım o ne zaman hatalı olduğunu anlayacak?  
   Yörük göçünü yüklemiş yola çıkacak,
   Komşusu;
   - Bu yük düzensiz demiş.
   Yörük de;
    - Göç giderken yolda düzülür, demiş.
   Yolda düzülen göçün de hali meydanda.
                                                   
                                                                      Ali Akdoğan