Halil Erkan; l972 -1973 öğretim yılı başında Isparta öğretmen okulundan okulumuza atanmıştı. Yada ben öyle hatırlıyorum. Mersin Öğretmen okulu ikinci sınıf öğrencisiydim. Teşkilat ve İdare dersimize o yıl girdiği için tanımıştık onu. İyi ki de tanımışız.
Ders anlatırken kendi anılarından örnek verirdi. Bizim okulumuza atanmadan önceki yıllarda, daha çok ülkemizin ücra yörelerinde çalıştığı için, genelde yoksulluk ve imkansızlıklara dikkat çekerdi. O yörelerde insanların hizmete aç olduklarını ve memleketin her köşesinde hizmet etmenin çok değerli olduğunu anlatırdı. Bizim dönemimizde ve inanıyorum ki Halil Erkan'ın okuttuğu bütün öğrenciler yurdumuzun her köşesine üşenmeden ve çekinmeden hizmete koştular. Çünkü o; öğrencilerine memleket sevgisinden başka hiç bir şey anlatmazdı.
Okulu bitirdikten sonra değişik yerlerde görev yaptım. 1986 yılında Aslanköy ilkokuluna okul müdürü olarak atandım. Tek öğretmenli küçük bir köy okulundan, yirmi öğretmeni ve yardımcı personeli olan bir okula atanmıştım. Okuldaki öğretmenlerin büyük bir bölümü benden kıdemliydi. İlk göreve başladığımda beceremem diye endişelenmiştim. Fakat öğretmen okulundaki öğretmenlerimiz bizi öyle donanımlı yetiştirmişlerdi ki; hiç zorluk çekmedim. Halil öğretmenimin Teşkilat ve İdare dersindeki bilgilerinin bana kazandırdığı öz güvenle işin üstesinden gelmiş olmanın gururunu yaşadım. Başka yere atananlar gitti. Gidenlerin yerine yeni atamalar gelmedi. Yedi yıla yakın süreyle aynı kadro birlikte çalıştık. Hala o öğretmenlerle ailece görüşüyoruz. İşte tam o yıllarda Halil öğretmenin Aslanköylü olması bizi orada bir kez daha karşılaştırdı. Ailece görüştük. Okulda ziyaretlerime geldiğinde hep önerilerde bulunur ve daha iyiyi yakalamam konusunda tavsiyelerini sıralardı.
Mersi'ne atamam olduktan sonra da dostluğumuz sürdü. Ailece görüşmelerimiz devam etti. En son bu yıl
09.11.2011 tarihinde, "Kurban Bayramı"nın dördüncü günü eşimle birlikte evlerinde ziyaret ettik. Bayramdan önce rahatsızlanmış, hastaneye yatmış, biraz düzelince bayram bahanesiyle taburcu olmuştu. Hastaneden iki gün önce çıktığını söyledi Nihal yenge.
Yatağından kalkıp salona yanımıza geldi. Bizimle sohbet etti. Hastalıklarından söz etti. Bitkin görünüyordu.
- Biz yabancı değiliz rahatsız olma yatağına yat dinlen dedim.
Sohbet etmeyi seviyordu, birazda bizi özlemiş olacak ki;
-Yok iyiyim, dostları görünce daha da iyi oldum, dedi.
Birlikte çay içtik. Ziyaretimizden çok mutlu olduğu yüzünden belli oluyordu. Sohbet sırasında bazı şakalar da yaptık. O sırada bir kadın ile bir erkek misafirleri geldi. Onlar da tanıdıklarıymış. Biz biraz daha oturduktan sonra müsaade istedik. Ayağa kalktı. Bizi kapıya kadar geçirmek istedi. Engel oldum. O sırada omuzuna elimi attım ve gülerek;
-Öğretmenim benden genç görünüyorsunuz, dedim.
O da gülümseyerek;
-O!.. sağ ol yahu bana moral verdin, dedi.
Çok mutlu olmuştu. Arkamızdan uzun uzun baktı. Nihal yenge bizi kapıya kadar yolculadı.
Yokluğun bize zor geliyor öğretmenim. Ama ölüm de hayatın bir gerçeği. Yokluğuna katlanmak için bütün arkadaşlar birbirimize sizin anılarınızı anlatacağız.
Işıklar içinde yat sevgili öğretmenim.
Ali Akdoğan